İSTANBUL (AA) - Medicana International İstanbul Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Vugar Jafar, kış aylarında baş ağrılarının özellikle 'hava duyarlı migren' olarak tanımlanan bir alt grupta belirgin şekilde arttığını belirtti.
Medicana Sağlık Grubu'ndan yapılan açıklamaya göre, migren hastalarının büyük bölümünü kapsayan ataklarda, mevsimsel dalgalanmalar önemli rol oynuyor.
Mevsim geçişleri, sıcaklık dalgalanmaları ve hava basıncındaki değişikliklerle migren atakları arasında güçlü bir ilişki olduğunu gösteren çok sayıda çalışma bulunuyor.
Açıklamada görüşlerine yer verilen Dr. Vugar Jafar, hava basıncındaki düşüşler ve atmosferdeki ani değişimlerin migren ataklarını artırdığını gösteren araştırma sonuçlarının giderek fazlalaştığını vurguladı.
Japonya'da yapılan bir çalışmada, barometrik basıncın standart değerden 6 ila 10 hektopaskal (hPa) düşük olduğu dönemlerde atakların zirveye ulaştığının saptandığını aktaran Jafar, bu yıl gerçekleştirilen derlemelerde de basınç düşüşleri ile migren şiddetinin paralel arttığını gösteren veriler bulunduğunu ifade etti.
Jafar, kış aylarında daha sık yaşanan fırtınalı hava, ani ısınma, soğuma geçişleri ve basınç dalgalanmalarının önemli tetikleyiciler arasında yer aldığına dikkati çekti.
- 'Sıcaklık değişimi kışın atakların yüzde 16,5'ini açıklıyor'
Sıcaklık değişimlerinin migrenle güçlü bir ilişki gösterdiğini belirten Jafar, şunları kaydetti:
'Bazı çalışmalarda sıcaklık değişiminin migren ataklarındaki artışın kışın yüzde 16,5'ini, yazın ise yüzde 9,6'sını açıkladığı görülüyor. Özellikle sıcaklığa duyarlı alt grupta bu oran çok daha yüksek. Ani soğuma veya hızlı ısınma dönemlerinde migren eşiği düşebiliyor. Bu nedenle bazı hastalar kış aylarında, bazıları ise yaz dönemlerinde daha sık atak yaşıyor.'
Jafar, kış aylarının yalnızca atmosfer koşullarıyla değil, yaşam tarzındaki değişikliklerle de migreni tetikleyebildiğine işaret ederek, 'Kuru ve soğuk hava susuzluğa neden olabiliyor. Kışın daha az su içilmesi ve iç mekanların ısıtılması sebebiyle havanın kuruması, migreni kolaylaştırıyor. Güneş ışığının azalmasına bağlı D vitamini düşüklüğü, biyolojik saatin bozulması, uyku düzensizliği, stres artışı ve kapalı ortamlar migren eşiğini düşürüyor. Özellikle 'hava-duyarlı migren' olarak tanımlanan bir alt grupta bu durum, daha belirgin etki yaratıyor.' değerlendirmesinde bulundu.
- 'Soğuk havada baş ve boyun bölgesi korunmalı'
Soğuk havanın fizyolojik etkilerine de değinen Jafar, yüz ve baş bölgesindeki damarların soğukla daralmasının ardından ani genişlemesinin migren mekanizmalarını tetikleyebildiğini, atmosfer basıncındaki ani değişimlerin ise sinüs ve kulak bölgesinde basınç dengesizliği oluşturarak ağrı reseptörlerini aktive ettiğini anlattı.
Dr. Vugar Jafar, migren ataklarını azaltmak için alınabilecek önlemler hakkında ise şunları ifade etti:
'Hava durumu takip uygulamaları kullanılarak, ani soğuma dönemlerinde baş-boyun bölgesi korunmalı ve rüzgardan kaçınılmalı. Düzenli su tüketimi, ortam neminin artırılması, uyku düzeninin korunması, ekran maruziyetinin özellikle akşam saatlerinde sınırlandırılması ve hafif-orta şiddette egzersizlerin günlük rutine eklenmesi migren eşiğini yükseltiyor. Atak sıklığının arttığı hastalarda tedavi planının kişiye özel olarak güncellenmesi gerekiyor. Şiddeti artan, karakteri değişen veya yeni nörolojik belirtilerle görülen baş ağrılarında zaman kaybetmeden nöroloji polikliniğine başvurulmalı.'